Korku insani bir duygudur; hemen her insanın korktuğu bişey vardır. Ama dünyada hiçbir insan kendi halkından korkmaz, korkmamalı, korkmamamsı gerekir. Çünkü millet bir deryadır, vatandaş da o deryada bir damladır.
Peki kendi halkından korkan var mı veya olur mu?
Evet; korkanlar var ve sayıları da bir hayli fazla.
Peki, bir insan kendi milletinden korkar mı? Korkarsa neden korkar?
Cevabı gayet basit: Düşmanla işbirliği yapan ve halkın zararına çalışanlar, kendi halkından korkarlar. Çünkü halkın er veya geç kendisinden hesap soracağını ve cezalandıracağını bilirler. Halkın yararına çalışanlar ise asla kendi halkından korkmazlar.
Türkiye’de kendi halkının içinde koruma ordusu olmadan ve elini kolunu sallayarak gezen iki liderden biri Mustafa Kemal Atatürk, diğeri de İsmet İnönü’dür.
Halkın içinde koruma ordusuyla gezen iki liderden biri Kenan Evren, diğeri de Tayyip Erdoğan’dır. Hele Tayyip işi daha da korkunç boyutlara çıkardı. Sefere çıkan Osmanlı padişahları gibi… Gittiği her yere adeta koruma ordusuyla ve zırhlı taburla gidiyor. İç savaş yaşanan Suriye’de, Beşar Esad bile Tayyip Erdoğan gibi böylesine bir koruma ordusuyla gezmiyor.
Bunun en son örneği Tayyip Erdoğan’ın ODTÜ’yü ziyaretinde yaşandı. Başbakanlık koltuğunda oturan BOP eşbaşkanı Tayyip Erdoğan, 3600 polis ve 10’larca zırhlı araçla Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ne gitti. En demokratik hak olan protesto hakkını kullanmak ve Tayyip Erdoğan’ı protesto etmek isteyen bir grup üniversite öğrencisine, Başbakanlık korumalarının gaz bombalı, biber gazlı, coplu,saldırısı sonrasında ortalık savaş alanına döndü, bir öğrenci ağır yaralandı.
Sanırsınız ki ODTÜ fethedilmeye gidiliyor!
Sanırsınız ki gençlere meydan okuyorlar ve hadleri bildirilmeye gidiliyor!
Halka hizmet ettiğini söyleyenler, kendi halka en büyük zararı veriyorlar ve halktan böylesine korkuyorlar.
Halkın zararına çalışanlar bunun bilincindedirler ama bunu halktan gizlerler. Bilincinde oldukları içindir ki bilinçaltlarında bir halk korkusu vardır: “ya farkına varırlarsa, ya hesap sorarlarsa …” diye. Hep suçluluk ve cezalandırılma psikozu altında yaşarlar. Dolaysıyla halkın içine koruma ordusuz çıkamazlar… Hatta Meclis’in içinde bile korumasız gezemezler.
Korumasız veya koruma ordusuyla gezme olayı bile; kimin halkın yararına, kimlerin halkın zararına çalıştığını açıkça gösteriyor. Bu aşamadan sonra koruma sayısını fazlalaştırmaları bile işe yaramayacak.
BOP eşbaşkanı için Türkiye’nin her yeri ODTÜ’dür artık. Koruma sayısını artırmaları bile işe yaramayacaktır.
MERT KALIR NAMERT KAÇAR
Son zamanlarda Beşar Esad’a yapılan Suriye’yi terk etmesi ve istediği ülkeye sığınması çağrıları yandaş medyada ve namert çevrelerde sıkça tekrarlanmaya başlandı. Aynı çağrılar Saddam Hüseyin’e ve Muammer Kaddafi’ye de yapılmıştı. Her iki lider de bu çağrıları reddetmişti ve vatanlarını kahramanca savunarak şehit düşmüşlerdi
Beşar Esad’da vatanında kalacak, vatanını kahramanca savunacak ve sonuçta da kazanacaktır.
Beşar Esad’a da “Suriye’yi terk et” çağrısı yapanlar, güya Beşar Esad’ın Saddam ve Kaddafi gibi öldürülmesini istemiyorlarmış ve bu çağrıyı yaparak, O’nu kurtarmaya çalışıyorlarmış gibi görünüyorlar. ABD, İsrail ve BOP eşbaşkanının isteklerinin bir an evvel gerçekleşmesini ve Suriye’nin teslim olup parçalanmasını istiyorlar.
İşbirlikçiler ve namertler istiyor diye hiçbir kahraman vatansever ülkesinden kaçmaz ve vatanını savunmaktan vazgeçmez.
Saddam’a, Kaddafi’ye ve Beşar Esad’a “Ülkeni terk et! Sana her türlü güvence ve refah sağlanacaktır” diyenlerin toplam profillerine baktığınızda; iddia ediyorum namertliğin, işbirlikçiliğin, satılmışlığın, kalleşliğin, nankörlüğün ortak karakterleri olduğunu hemen fark edersiniz.
Vatanını savunanlara “vatanın terk et! Canın kurtar!” çağrısı yapanlar, aslında vatan tehlikeye düştüğünde ilk kaçacak olanlardır. Onun içindir ki herkesi kendileri gibi sanıyorlar. Kendi vatanları ve milletleri için değil de emperyalistlerin çıkarları için çalışıyorlar. Bu nedenle; sıkıştıklarında hemen emperyalistlerin kucağına sığınıyorlar.
Vatansızlar ve namus…
Namertler yaşasalar bile her gün ölüler, mertler ölse bile her gün yaşarlar.
Erdoğan GÖKÇE